Muvatalli’nin bir harem kadınından oğlu olan Urhi-Teşup tahta geçince III. Murşili adını almıştır. Önceleri Urhi-Teşup ile amcası Hattuşili’nin arası iyiydi. Bu sebeple başkenti tekrar Hattuşaş’ya kaydırdı.
Urhi-Teşup Hattuşili’nin isteğiyle Amurru’nun tahtına yeniden Benteşina’yı oturtmuştur. Ancak Urhi-Teşup’un babasının bir zamanlar verdiği kararları geri almasına amcası onaylamamıştır. Özellikle de Şipaziti adlı bir kişiyi saray erkanına dahil etmesini. Bu olay amca ile yeğen arasında bir meydan okumaya dönüşmüş ve her ikisi de kendine müttefik bulmaya başlamıştır.
Ancak Urhi-Teşup’un potansiyel müttefiklerinden olan Şeha Kralı Masturi “Bir piçi mi destekleyeceğim” diyerek Hattuşili’nin tarafını tutmuştu.
Minnet borcu olan Benteşina ve Midanamuva’nın ailesi de Hattuşili tarafındaydı. Ayrıca Midanamuva’nın oğlu Urhi-Teşup tahta geçince başyazıcılık görevinden olmuştu.
Urhi-Teşup’un karşısında duranların tek sebebi kişisel duşmanlıklar değildi. Uyguladığı ağır kusurlu, aptalca dış politika bir diğer önemli gerekçeydi.
I. Ramses güçsüz bir kralla karşı karşıya olduğunu anlayınca Suriye’ye ilerledi ve Kadeş’in kuzeyindeki birçok kenti aldı.
Mitanni kralı Waşaşatta, Hititlerle Asurluları birbirine düşürüp bağımsızlığına kavuşmak istiyordu. Waşaşatta’nın planına göre Hititlerden destek alıp Asurlulara saldırmaktı. Ancak Urhi-Teşup yardım etmemişti . Mitanni Adad-Nirari’ye yenildi ve bağımsızlığına kavuşamadı. Bununla birlikte Hititler ve Asurlular arasında tampon devlet olmaktan da çıkmıştı.
Bu kayıp Hattuşaş’da olumlu karşılanmamıştı. Ayrıca Asur kralı Adad-Nirari’ye attığı yanıt mektubunda yazdığı “Sana niçin kardeşim diye hitap edecekmişim?” sözü ortamı daha da gerginleştirmişti. Bu mektup dolaylı da olsa bir savaş ilanıydı.
Ancak savaş Hititlerle Asurlular arasında çıkmadan, Hattuşili Urhi-Teşup’u Şamuha’da yakaladı ve Nuhaşşe’ye sürgüne gönderildi.